Nisâ suresi 3. ayet tefsiri; 4 eş alma ruhsatını nasıl anlamalıyız

وَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تُـقْسِطُوا فِي الْيَتَامٰى فَانْكِحُوا مَا طَابَ لَكُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ مَثْنٰى وَثُلٰثَ وَرُبَاعَ⁠ۚ   فَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تَعْدِلُوا فَوَاحِدَةً اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ ⁠ۜ   ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَلَّا تَـعُولُوا ⁠ۜ   ‬‮﴿‬‮‭٣‬‬‮﴾‬ 3.

“Eğer yetimlerin haklarına riayet edemeyeceğinizden korkarsanız, beğendiğiniz kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Haksızlık etmekten korkarsanız tek kadın yahut sahip olduğunuz (câriye) ile yetinin, bu adaletten ayrılmamanız için en uygun olandır.” [Taaddüd-i Zevcât - Birden Çok Kadınla Evlenme]

 Bu ilâhî beyanın yorumu hakkında farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bir görüşe göre ashâb-ı kirâm, yetimlerin malları hakkında fazlasıyla uyarılar geldiği için bu mallar hakkında tasarrufta bulunmaktan korkuyor ve sıkıntı duyuyordu. Bunan üzerine şu anlamda bir ilâhî beyan gelmiştir:

 Eğer yetimlerin mallarını kullanmaktan korkuyor ve zorlanıyorsanız, “beğendiğiniz kadınlardan... evlenin”

{Bu rivayet âyetin sebeb-i nüzûlü değil, tefsiri meyanında İbn Abbâs ve Mücâhid'den nakledilmiştir ( bk. Taberi, Câmi'ul-beyân, lV, 235; Süyûtî, ed-Dürru'l-mensûr, ll, 428)

 

Te'vîlat'ın şârihi şöyle demiştir: " Ayetin zâhirî mânası problemlidir, çünkü onda, vâsîler yetimlerin mallarında günaha düşmekten korktukları takdirde birden fazla evlilik emredilmektedir.

Peki, yetimlerin mallarında günaha düşmekten endişe eden kimse niçin evlensin? Bu sorunun cevabı bu konuda müfessirlerin farklı görüşler, yani başka çözümler de ileri sürdükleri şeklindedir (Semerkandî, Şerhu't-Te'vîlât, vr. 142b.)}

Hz. Âişe’den rivayet edildiğine göre kendisine bu âyetin mânası sorulunca şöyle cevap vermiştir:

 “Bu âyet velisinin terbiyesi altında bulunan yetim kız hakkında inmiştir. Velisi güzelliğine ve malına rağbet ederek onunla nikâhlanır, fakat mehirini eksik verir.

Bu sebeple, mehirlerini tamam olarak karşılamakta âdil davranmaları hariç, bu yetim kızları nikâhlamaktan men edilmiş ve yetimler dışındaki kadınlarla evlenmeleri buyrulmuştur.

 Hz. Âişe (r.a.) şöyle demiştir:

İnsanlar bu olaydan sonra Hz. Peygamber’e sordular, bunun üzerine yüce Allah şu meâldeki âyeti indirmiştir:

 “Senden kadınlar hakkında açıklama istiyorlar. De ki: Onlara ait hükmü, Allah ve kitapta size okunan âyetler açıklıyor. Onlara ait hükmü için yazılanı kendilerine vermediğiniz, nikâhlamak da istemediğiniz kadınlar...{en- Nisâ, 4/127.} meâlindeki cümleye kadar. Allah onlara bu âyette şunları bildirmiştir: Yetim kız eğer güzellik ve mal sahibi ise mehirini tam olarak verip onu nikâhlamayı ve kendilerine nispet etmeyi arzu ederler. Eğer çirkinliği ve az mala sahip olmasından dolayı rağbet edilmeyen biri ise, onu terk ederler ve başka kadınları alırlar. Hz. Âişe şöyle demiştir: Yetim kızları terk edip onlardan yüz çevirirler; buna mukabil kendilerine rağbet ettikleri takdirde âdil davranıp mehir haklarını en mükemmel şekilde vermedikçe de onları nikâhlama hakkına sahip değillerdir { Buhârî, " Tefsir", 4/1; Müslim, "Tefsir" , 5.}

 

Başka bir görüşe göre yüce Allah:

Yetimlerin mallarını haksız olarak yiyenler şüphesiz karınlarına ancak ateş dolduruyorlar {en-Nisâ, 4/10.} meâlindeki âyeti indirince, müminler yetimlerle bir arada yaşamayı terk ettiler ve bundan çekindiler. Bu durun kendilerine sıkıntı verince Resûlullah’tan (s.a.) yetimlerle birlikte yaşama konusunun hükmünü sordular. O dönemde bir erkeğin nikâhı altında birkaç kadın bulunur, fakat bu kadınlar arasında adaletli hareket etmezlerdi. Bunun üzerine Cenâb- Hak şu ilâhî beyanı indirdi:

 Yani eğer yetimlerle birlikte yaşamakta onlara zulmetmekten korkuyorsanız, bunun gibi birkaç kadını bir nikâh altında toplamaktan, nafaka ve cinsel ilişkide aralarında eşit davranmamaktan da korkun

 {Bu görüş İbn Abbâs, Saîd b. Müseyyeb, Saîd b. Cübeyr ve diğerlerinden gelmiş, fakat baş tarafındaki âyet (‮إن الذين يأكلون أموال اليتامى ظلما‬) zikredilmiştir ( bk. Taberî, Tefsîr, lV, 233; Süyûtî, ed-Dürru'l-mensûr, ll, 428)}

 [Evlenilecek Kadınların Sayısı] Tefsirini yapmakta olduğumuz âyet-i kerîmede ikişer, üçer, dörder nikâhlayın beyanına dayanarak dokuz hanımla evlenmeyi mubah gören kimseler de vardır; çünkü iki, üç, dört sayıları toplanınca dokuz eder. Bize göre âyetten bu hükmün çıkarılması mümkün değildir. Çünkü Allah Teâlâ’nın “mesnâ, sülâse ve rubâ‘” (‮مثنى وثلث و رباع‬) beyanının mânası iki, yahut üç, yahut dört şeklindedir. Zira âyetin devamında, “fe in hıftum elâ ta‘dilû fevâhiden” (‮فإن خفتم ألا تعدلوا فواحدة‬) beyan Haksızlık etmekten korkarsanız tek kadınla yetinin , meâlindeki beyan yer almaktadır. Âyette kişinin, eşleri arasında adaleti icra edememekten korkması durumunda tek kadınla yetinme vurgusu vardır. Yetimlerin hakkına riayet edemeyeceğinizden korkarsanız Bu âyet hakkında birkaç yorum yapılmıştır.

Birincisi, şudur: Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır;

 Yetimlerin bakımını sağlamakta zulüm yapmaktan korkar da bundan çekinirseniz, eşlerinizin bakımını sağlamaktan da korkun, çok eşle evlenmeyin.

İkincisi, yetimlerin malları hakkında endişeye düşerek onların mallarını kendi mallarınıza katmakta -bunlardan haksız yere yemekten korktuğunuzu için- sıkıntıya düştüğünüze göre, benzer şekilde kadınlarla size haram olan şekilde ilişkiye girmekten de korkun ve onları nikâhlayın.

Üçüncüsü, evlendiğiniz takdirde, kendilerini zulmünüzden engelleyecek kimseleri bulunmaması açısından yetim kadınlara zulüm yapmaya kusur taşırsanız onların dışında başka kadınlarla evlenin, yani kendilerine zulmettiğiniz takdirde buna engel olacak koruyucuları bulunan kadınlarla. Bilindiği üzere evlenilecek kadınların sayısına konulan sınır, zulme maruz kalmaları korkusundan dolayıdır. Allah Teâlâ, insanın yaratılışı gereği aciz olduğunu bildiği için, kişinin anılan sayıdan fazla kadınlarla evlenmesi durumunda tam olarak haklarına riayet edemeyeceğini haber vermiştir.

 

Haksızlık yapmaktan korkarsanız tek kadınla yetinin Bu beyan kesin bir hüküm taşımaz, fakat bir yol gösterme ve eğitim konumundadır, çünkü bir erkek adaletle davranamayacağından korkmasına rağmen dört eşle evlense yine caizdir. Haksızlık etmekten korkarsanız, eşlerle buluşma nöbeti, cinsel ilişki ve nafaka hakkında tek kadın veya mülkiyetinizde bulunan câriye ile yetinin. Yani haksızlık etmekten korkarsanız bir eşle yetinin, çünkü câriyelerin efendileri üzerinde cinsel ilişkide bulunma ve nöbete riayet etme hakları yoktur; efendi dilediği ile cinsel ilişkide bulunabilir.

 Sanki Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “şu veya şu”, çünkü câriyelerin sayısı için sınır yoktur, kişi dilediği kadar câriyeyi mülkiyetinde toplayabilir, ama nikâhlamak suretiyle dörtten fazla hür kadını bir arada bulunduramaz. Şayet âyetin yorumu “dokuza kadar kadınla evlenmen mümkündür” diyen kişinin dediği gibi olsaydı veya mülkiyenizde bulunan câriyeler meâlindeki cümlenin bir dayanağı olmazdı Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır.

Bazı ilim adamları, Allah Teâlâ’nın “ellâ teûlû” (‮ألا تعولوا‬) beyanı hakkında şu yorumu yapmışlardır: “Bu, çok iyâl{ iyâl çoluk çocuk, geçindirme zorunda olduğumuz kimseler demektir.} sahibi olmamanıza daha yakındır”. Bu yorum, İmam Şâfiî’iye aittir { bk. Şâfiî, el-Um, V, 106.} Fakat bu, sözlük anlamı bakımından doğru değildir, çünkü sözlükte çok iyâl sahibi olmayı belirtmek için (‮عال يعيل إعالة فهو معيل‬) denilir ama (‮يعول‬ -‮عال ‬) denmez, bu ifade zulüm hakkında kullanılır{Bazı lügat âlimlerinin zikrettiğine göre, “‘âle” (‮عال‬) kelimesi de “aile fertleri çok oldu” anlamına gelir.

 

Fakat bu konuda görüş farklılığı vardır (bk. İbnu’l-Esîr, en-Nihaye fî ğarîbi’l-hadîs, “‮عول‬” md.; İbn Manzûr, Lisânu’l-‘Arab, “‮عول‬” md.)} “ellâ teûlû” (‮ألا تعولوا‬) beyanının, -daha önce anlatıldığı üzere- zulmetmeyin ve taraf tutmayın” anlamına gelir. Hz. Âişe’den (r.a.) nakledildiğine göre “ellâ teûlû” (‮ألا تعولوا‬) “taraf tutmayın” anlamına geldiğini belirtmiştir {Hz. Âişe’den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber “zâlike ednâ ellâ teûlû” (‮ذلك أدنى ألا تعولوا‬) beyanını “zulmetmemeniz...” diye açıklamıştır. İbn Ebû Hâtem şöyle demiştir: Ubey şöyle demiştir: “Bu hadis rivayeti sahih değildir, Hz. Âişe’den sahih olan rivayet ise mevkûftur” (İbn Hibbân, es-Sahîh, IX, 338; Süyûtî, ed-Dürru’l-mensûr, II, 430).}. İbn Abbâs’tan (r.a.) da benzer bir rivayet nakledilmiştir { Taberî, a.g.e., IV, 240; Süyûtî, a.g.e., II, 430.}.

Müslüman olan (!) Moğolların inancına dair...
Kur'an-ı Kerim'de geçen Peygamber duaları ...
 

Comments

No comments made yet. Be the first to submit a comment
Already Registered? Login Here
Friday, 14 March 2025