El Öpme Mucizesi/Kerameti

Peygamber Efendimizin vefatından sonra ilk defa gerçekleşmiş olan bir mucizesi de Rufai Hz.’lerinin kerameti ile beraber cereyan etmiştir. Hüseyin (r.a.)'ın soyundan Peygamber (a.s.)'in torunu olan Ahmed er-Rufâi Hazretleri, Hicri 555 senesinde hacca gitmiş;
Hac dönüşü Medine'de Ravza-i Mutahhara'yı ziyaret etmiştir. Rufai Hazretleri
Peygamber Efendimizin kabri önünde şu nidada bulunmuştur. "Esselamu Aleyküm
ya Ceddi’’ Peygamber Efendimizin kabrinden: "Aleyküm Selam Ya Veledi" cevabı
duyulmuştur. O sırada orada bulunan bütün ziyaretçiler bu sesi işitmişlerdir.
Bunun üzerine vecde gelen Seyyid Ahmed-er Rufâi Hazretleri, titreyerek diz çöküp
şunları söylemiştir:

"Uzakta iken
benim yerime
varıp toprağını öpsün diye
sana ruhumu gonderiyordum
Simdi bu devlet
bedenime de nasib oldu;
uzat elini de
dudaklarımla öpeyim.’’

Peygamber Efendimiz'in kabrinden nurani eli dışarıya uzanmış ve doksan bin
hüccacin gözleri önünde O, bu mübarek eli öpmüştür.

Bu hadiseye Abdulkadir Geylâni, Cenab Zağferani , Şeyh Adi ve Aliyyül Heyti, Şeyh
Adi b. Müsafir, Şeyh Hayat b. Kays, Şeyh Ali b. Humeys, Şeyh Ali Taberi, Şeyh
Ahmed b. Mahmud Reb'i, Şerif Hasan b. Muhammed Hüseyni... ve daha nice
büyük zatlar bu büyük olaya şahid olmuşlardır.
Bu hadise bir tevatür derecesinde hacılar arasında yayılmış, bütün İslam
ülkelerinde duyulmuştur.
Şahidler arasında bulunan Gavs’ul-Azam Abdukadir Geylâni Hazretleri, Seyyid
Ahmed el-Rufâi' Hz.’leri için : "Sahabe-i Kiram,  Müçtehid’i Azam’dan sonra tabakat-ı evliyadan hiç kimse Ahmed'er Rufai Hazretlerinin makamına vasıl olamamıştır."
demiştir .
Bu vaka, o kadar dogrudur ki, birçok ulemanın şu şekilde bir fetva vermesine sebep olmuştur:
- Her kim bu kerameti inkar ederse, dalâlete düşer ve sapar....

Daha geniş bilgi edinmek isteyenler aşağıdaki kaynaklara bakabilirler:
El-Şeref’ul Muhtem - İmam Abdurrahman Suyuti
Süvad'ül Ayneyn - İmam-i Hüccet Abdulkerim Rafii
El-Hilk-ü Ficevazi Rüyetinebi Vel'milk - Imam-i Suyuti
Tiryak'ül-Muhibbin - Imam-i Suyuti
Keşf’ün Nikab An Ensab'il-Erbaat'il-Aktab - İnam Taberi
Muhtasar Tarih'ül-Hulefa - İbn-i Sai
Tabakat'ül Kübra - Abdulvehhab İmam-i Şarani
El-Esrar’ü İlahiye Fiserh-i Kaside-i Rufaiye - Allame Mahmud Şükri Alusi
İmam Celaleddin es-Suyûti "es-Şerefü’l-Muhattem fi âmenn-Allahu bihi alâ
veliyyi's-seyyid Ahmed er-Rufãi min takbili yedin-Nebi " adlı riâlesinde bu rivâyetleri tahkik eder ve hâdisenin tevâtür derecesine ulaştığını ifade etmek için şu ifadeleri kullanır:
"Ma'lümdur ki bu mübârek menkıbe, Müslümanlar arasinda tevatür derecesine
ulaşmıştır. Rivâyet senedleri âli ve sahihtir . Ayrıca rivâyet edenler de hep ayni ifadeleri kullanmışlardır . Dolayısıyla bunu inkar etmek (Allah korusun) nifak kirlerinden kaynaklanır.’’
 
Bu menkıbe beraberinde ‘’Ahmed Rufai sahabe oldu mu?’’ sorusunu beraberinde getirmiş, İcma ile sahabe olmadığı söylenmiştir.

Böyle kerametlerine rağmen bizzat Ahmed Rufai Hz.’leri prensip olarak kerametlerine önem vermemiş, en büyük kerameti Kur’an ve Sünnet yolunda ilerlemek olarak göstermiştir.




Zaman Felsefesine Giriş
Türkiye Dârü’l-Harp midir?
 

Comments

No comments made yet. Be the first to submit a comment
Already Registered? Login Here
Friday, 14 March 2025