1. Evrenin Birliği ve Sembolik İfade
Risâil'de tarif edilen evren, bölümleri arasındaki benzerlikle birbirine bağlı, bütünleşik bir bütündür. İhvan şöyle yazar: "Tam dünya, bir şehrin, bir hayvanın ya da bir insanın birliği gibidir." Bütün parçalar, İlahi Kelam'dan varlık ve geçim kaynağını alan yaşayan bir bedenin organları gibi birbirine bağlıdır. Bu ilişkilerin ifadesinde kullanılan dil, özellikle sayısal sembolizm olmak üzere, semboller dilidir. Evrenin her yerinde, varlıkları anlamanın anahtarı sayılardır; sayılar, tıpkı sabah güneşi gibi, yalnızca dünyevi opaklık içinde düşünülen şeylerin anlaşılmazlığının sisini dağıtır.
İhvan, bu dünyanın sembolik niteliklerini pek çok pasajda vurgular. Örneğin, şöyle yazdıklarında: "O, eserlerini akıllıların tefekkür etmesi için görünür kılmıştır; ayrıca, görünmeyen âlemini de gözler önüne sermiştir, böylece gözlemci, O'nun becerisini, eşsizliğini, her yerde hazır oluşunu ve kudretini idrak edebilsin; böylece delil aramak ve tartışmaya gerek kalmasın." Maddi dünyada algılanan biçimler, ruh âleminde bulunan biçimlerin benzerleridir; fakat ruhani biçimler ışıktan oluşur ve ince yapıdadır, oysa maddi biçimler karanlık ve yoğundur. Her organ için bir resim karşılık gelir; bu, her varlığın hem maddi hem de ruhani düzeyde benzerlik gösterdiğini ortaya koyar.
2. Doğa Çalışması ve Yaratıcının Hikmeti
Semboller dünyasında, İhvan, Yaratıcının hikmetini idrak etmek amacıyla Doğa'yı inceler. Onlar derler ki: "Biliniz ki, bir nesnenin kusursuz yapımı, onun yaratılmasında ustalık gösteren bilge ve mükemmel zanaatkârın varlığını ortaya koyar, ne kadar da görünmez ve duyulara erişilemez olsa dahi. Bitkisel nesneler üzerine tefekkür eden kişi, bu âlemin varlıklarının kusursuz bir ustadan kaynaklandığını elbette bilecektir." İhvan, pek çok sembolik anlatım türü arasında en önemlisi olan sayılar sayesinde, çoğuluğu Birliğe bağlayarak evreni saran uyumu ortaya çıkarır. Müzik risalesinde, İhvan şöyle ifade eder: "Risâlimizden birinin amaçlarından biri, tüm dünyanın aritmetik, geometrik ve müzikal ilişkiye uygun olarak düzenlendiğini açıkça göstermektir. Burada evrensel uyumun gerçeğini ayrıntılı olarak açıkladık. Bu nedenle, dünya bedeni, bir şehrin bütünlüğünü ve aynı zamanda yaratıcısının – biçimlerin yaratıcısı, yani Tanrı'nın – birliğini yansıtan tekil bir sistem gibidir."
3. Evrenin Hiyerarşik Yapısı
Varlık Hiyerarşisi
Tanrı'nın dünya yaratması ya da Varlığın tezahürü, İhvan tarafından Bir'den sayıların üretilmesine benzetilir. Tüm varlıkları özel ve genel olarak ayırdıktan sonra, genel olanı dokuz "varlık durumu"na bölerler; çünkü on, ondalık döngünün sonunda yer alarak bu döngüyü kapatır ve sembolik olarak sayı serisini sonlandırır.
Evrenin yaratılışı, Yaratıcı ile başlayıp varlıkların çoklu durumlarından aşağı inerek, yer yüzü varlıklarıyla (nihai halkası olarak insan) sona erer. Bu süreç şu şekilde özetlenir:
1. Yaratıcı – Bir, basit, ebedi, kalıcı
2. Akıl ('ayl) – İki türdür: doğuştan ve edinilmiş
3. Ruh (nufs) – Üç çeşittir: bitkisel, hayvansal ve akılcı Arap alfabesinin 28 harfinden, çeşitli surelerin başlangıcında 14'ü ortaya çıkar. İhvan, Cabir ve al-Mairiti, alfabeyi, Zodyak'ın kuzey işaretlerine karşılık gelen 14 harf ile güney işaretlerine karşılık gelen 14 harfe ayırır; böylece bu düzen, zıtlık ve ruh ile bedenin artan kalitelerine göre biçimlenir.
Bilim Dalları ve Risâil'in Organizasyonu
İhvan, bilgiyi şu dört ana alanda sınıflandırır: ● Birincil (Propaedeutik) Bilimler (Riyâdiyât): Okuma ve yazma, leksikografi ve dil bilgisi, muhasebe ve ticari işlemler, ölçü, vezin ve nazım, iyi ve kötü alametlerin kuramı, sihir, simya, strateji ve benzeri konular, iş ve el sanatları, ticaret, tarım vb., hikayeler ve hayatlar.
● Dini Bilimler: Vahy bilimi, tefsir, hadis (sünnet), fıkıh ve hukuk, zühd ve tasavvuf, rüya yorumları
.● Felsefi Bilimler: (1) Matematik, özellikle sayılar üzerine; (2) Mantık; (3) Doğa bilimleri (Doğa'nın incelenmesi) – bu, maddi yapı, form, zaman, mekân ve hareket bilgisi; göklerin incelenmesi; nesil ve bozulma; meteoroloji; mineralojik bilgiler; botanik; zooloji şeklinde yedi alt dala ayrılır.
● Teolojik Bilimler (İnanç ve İbadet Üzerine): Tanrı ve O'nun sıfatlarının bilgisi, ruhani alemin bilgisi, nefslerin bilgisi, siyaset (peygamberlik, krallık, halk ve seçkinlerin bilgisi; insanın kendi içindeki halinin incelenmesi).
Bu bilim dalları temel alınarak, İhvan'ın Risâil'i 92 adet bölüm halinde ("Cami'î Risâil" hariç) dört ana kitapta toplar:
1. Matematik ve Eğitici İncelemeler
2. Maddi Varlıkların Bilimleri
3. Psikolojik ve Rasyonel Bilimler
4. Teolojik Bilimler
4. Felsefe ve Din Sentezi
Bazı araştırmacılar, İhvan'ın amacını çağın mevcut siyasi durumunu tersine çevirmek üzere hizmet edebilecek bir felsefi sistemin yeniden tesis edilmesi olarak yorumlamışlardır. Ancak doktrinlerine göre, asıl amaç din ile felsefeyi birleştirmektir. İhvan, gerçeğin bulunma yolunun felsefenin erdemleriyle tefekkürden geçtiğini ve bunun peygamberlerin getirdiği ilahi şeriat ile bütünleşmesi gerektiğini savunur. Felsefeyi, Aristotelesçilerin rasyonalist, kıyascı anlamından ziyade, "hikmet" ile eşdeğer, vahiy kaynaklı ilahi bilgelik olarak tanımlar. Bu anlayışa göre felsefe, insanın Tanrı'ya mümkün olduğunca benzemesinin yolu; aynı zamanda, seçkin insanları ya da melekleri Yaratıcı'ya yaklaştıran bir yöntemdir. İhvan, felsefeyi salt akademik ya da teorik bir uğraş olarak görmek yerine, ruhu temizleyen, entelektüel faaliyeti bütünleştiren ve ilahi olanla birleşmeyi sağlayan bir yöntem olarak ortaya koyar.
Ayrıca, İhvan, içsel duyumun (aşk, 'işq) ve aklın birleşmesinden doğan ilahi hizmeti de vurgular. Sufilerin imân, ihsan ve marifet ayrımına benzer şekilde, fakat peygamber İdris'in mirasçıları olan Harraniilerin etkisine daha yakın bir biçimde, bu konuyu ele alırlar. Örneğin, ayda üç akşam düzenledikleri litürjilerde; ayın başında kişisel hitabet, ortasında yıldızlı gökyüzüne bakılarak ortak metin okuması ve ayın sonunda felsefi ilahiler ya da dualar icra edilir. Yıl boyunca düzenlenen üç büyük felsefi şenlikte ise, Güneş'in Koç, Yengeç ve Terazi burçlarına girmesiyle, bu şenlikler İslam'ın Ramazan sonu, Dhu'l-Hicce'nin 10'uncu günü ve aynı ayın 18'inde, Peygamber'in Ghadir Khumm'da Ali'ye halefi olarak atamasıyla ilişkilendirilir. Kış mevsiminde ise, "yedinci uyuyanlar mağarada uyuyor" inancına dayalı uzun bir oruç günü tutulur.
5. Risâil'in Kaynakları
İhvan, Risâil'in kaynaklarını izlemek, Proklos'un "Altın Zincir" olarak adlandırdığı Pisagor filozofları ve İslam dünyasında Jabirî corpus denilen eserlere ait hayat ve doktrin kanıtlarının yetersizliği nedeniyle son derece güç bulsa da, kozmolojik yönlerden büyük ölçüde Pisagorcu ve Hermetik kaynaklardan beslendiğini belirtir. Onlar, kendilerinin Pisagor ve Nikomakhos geleneğinin takipçileri olduklarını; özellikle sayıların Doğa'yı anlamada anahtar rol oynadığını, aritmetik ve geometrinin sembolik ve metafizik yorumunda belirleyici olduğunu defalarca vurgularlar. Dahası, Pisagor'u Harraniilerle özdeşleştirirler.
İhvan, bilgi kaynaklarını evrensel nitelikte görmekte ve bilgiyi dört "kitap"tan aldıklarını ifade etmektedir:
1. Antik bilginlerin ve filozofların kurduğu matematiksel ve doğal bilimler;
2. Tevrat, İncil, Kur'an ve peygamberlerin melek aracılığıyla getirdiği diğer tabletler;
3. Platoncu anlamda "formlar" yani yaratılmış varlıkların arketipleri olan Doğa'nın kitapları (göksel cisimlerin yapısı, Zodyak'ın bölünmesi, yıldızların hareketi vb.);
4. Yalnızca seçkin ve saf insanlar ile meleklerin dokunduğu İlahi kitaplar.
Bu dört kaynak, daha önce yazılmış matematiksel ve bilimsel eserler, antik metinlerden elde edilen bilgiler ve ilahi vahiy ile Doğa gözleminin birleşiminden doğar. Böylece Risâil, kutsal kitaplar, Platonik arketipler ve entelektüel sezgi arasında bütünleşik bir yapı kurar. Doğa ile Üstün olanı ayıran kesin bir ayrım henüz yapılamadığından, İhvan için Doğa, ilahi olanın "doğal" bir tezahürü; ilahinin de "doğal" bir yönüdür. Vahiy, entelektüel sezgi ve antik metinlerin okunması, İhvan'ın nihai amacı olan Doğa'nın birliğini "görme" arzusunu ortaya koyar.
6. Evrensel Varlık Zinciri ve Mikrokozmos-Makrokozmos Benzetmesi
İhvan, şimdiye kadar açıklanan tüm prensipleri, mikrokozmos ile makrokozmos arasındaki benzetme ve varlık zinciri şeklinde sıkı bir bütün haline getirir. Bu fikirler evrenseldir ve yalnızca Yunan, İslam veya Hristiyan kozmolojileriyle sınırlı kalmayıp Çin, Hindistan ve başka yerlerde de kendilerine rastlanır. Bu kavramsal boyutlar, güzellikleri ve derinlikleri sayesinde ruhu Doğa'nın fiziksel yönlerinin ötesine taşıyabilir. Hem teoloji hem de kozmoloji alanına ait olan bu fikirler, evrenin birliğini ortaya koymada ve insan ile Doğa arasındaki içsel ilişkiyi göstermede merkezi bir bağlantı görevi görür. Ortaçağ biliminde Doğa'nın incelenmesi ruhani gerçekleştirmeye destek olurken, insanın kendisini incelemesi, Doğa'nın içsel yönlerini anlamasını sağlar.
İhvan, sayısal sembolizm ve benzetme tekniklerini, Risâil boyunca, mikrokozmos ile makrokozmos arasındaki ilişkiyi ve varlık hiyerarşisini aydınlatmak için kullanır. Bu sembollerin güzelliği, yeterli kavramsal bakış açısına sahip olan okuyucu için ortaya çıkar. Fiziksel bir uygulama olarak, bu doktrin ortaçağ katedralleri ve Hindu tapınaklarında somutlaşır; her iki yapı da Evrensel İnsan'ın bedeni ve minyatür bir kozmos olarak, temel kavrayışların görkemini yansıtır. İslam'da, sufî ruhunun meyvesi olan şiir ve mimari, nihayetinde Birlik (vahdah) ile birlikte, İslami ruhani doktrinlerin özünü ifade eden Evrensel İnsan doktrinini ortaya koyar.
7. Risâil'de İnsan ve Evren İlişkisi
Risâil'in neredeyse her bölümü, Doğa'nın ve evrenin incelenmesinde, insan ile evren arasındaki benzetmeye referansla açıklığa kavuşturulur. İhvan, şöyle der: "Ey kardeşim, bil ki evren ile kastedilen, yedi gök, yeryüzleri ve aralarındaki tüm yaratıklardır. Onu ayrıca büyük insan olarak da adlandırırlar; çünkü dünya, tüm kürelerinde tek bir bedene sahiptir, göklerin derecelenmesi, üreten elementleri ve bunların üretimleri, hepsi Yaratıcının birliğini gösterir. Ayrıca, dünyanın, tüm parçalarına nüfuz eden tek bir ruh bulunduğu da görülür, tıpkı bir insanın, tüm organlarını yönettiği gibi." Bu risalede, dünyanın biçimi ve bedeninin kompozisyonu, insan bedeninin bir anatomi kitabında tanımlanmasına benzer şekilde açıklanmakta; ayrıca, dünyanın ruhunun kalitesinin ve bu ruhun varlıklar üzerindeki etkilerinin nasıl işlediği de ele alınacaktır.
8. Evrensel İnsan ve Varlık Zinciri
İhvan, varlık zincirini, Tanrı tarafından yaratılışın başlangıcından insanın son noktası olarak aşağı inen bir süreç olarak tanımlar. Bu zincir, evrenin her parçasının varlık ve akıl özelliklerine göre konumlandığı, aynı zamanda her varlığın içsel güzelliğe veya mutlak güzelliğe katılımına bağlı olarak derecelendirildiği sürekli bir hiyerarşidir. En yüksek gökten başlayarak, göksel kürelerden dört elementin dünyasına, oradan mineraller, bitkiler, hayvanlar ve nihayet insan varlığına kadar iner. İnsan, evrensel zincirin merkezi halkası olup, hem melek âlemiyle hem de hayvan âlemiyle bağlantılıdır.
İhvan'a göre, bu hiyerarşinin her seviyesine ait nitelikler ve erdemler, insan düşüncesinin ötesinde, varoluşsal durumların bir parçasıdır. Mineraller, bitkiler ve hayvanlar krallığında iyi ve kötü ruhlar, insan iradesinden bağımsız olarak karışır; her nesnenin güzelliği, onun ruhunun iyi yönlerinden, çirkinliği ise kötü ruhlarından kaynaklanır. Bu görüş, bazı dini diyet yasaklarının, örneğin İslam ve Yahudilikteki, ruhani ve psikolojik ekonomiye uygun olarak kurulmasının nedenini de açıklar.
Mineraller, bitkiler ve hayvanlar arasında, örneğin; mineraller, su ve toprak ile bağlantılı olup, en alt sıralarda alüminyum, süs, vitriol gibi türler bulunurken, kırmızı altın mineraller arasında en yüce konumda olup bitki âlemine daha yakındır. Bitkiler arasında yosun, minerallere en yakın sırada yer alırken, cinsiyet ayrımına sahip hurma ağacı, bitki ve hayvan âlemleri arasında konumlanır. Hayvanlar arasında, salyangoz bitki âlemine en yakın, fil ise hayvanlar arasında zekâ bakımından en yüksek, insana en yakın olarak adlandırılır. Bu durum, geleneksel derecelendirme anlayışının, içsel niteliklere ve ontolojik duruma dayalı olanı ile modern evrim teorilerinin, fiziksel davranış ve dış benzerliklere dayalı olanı arasındaki farkı ortaya koyar.
İhvan, tüm bu zinciri, evrenin ve insanın niteliklerini kavramsallaştıran bir diyagramda özetler. Bu diyagram, "en yüce olandan" "en alçak olana" kadar Doğa'nın birliğini ve tüm varlıkların birbirleriyle olan bağlantısını gözler önüne serer.
Zaman ve mekân gibi temel kavramların, hareketle ilişkileri de Risâil'de kozmolojik açıdan ele alınır. İhvan, zamanın yalnızca hareketin ölçüsü olan Aristotelesçi anlayışını reddeder; bunun yerine, zamanın ruhun geliştirdiği soyut ve basit bir biçim olduğunu, gecelerin ve gündüzlerin düzenli tekrarıyla meydana geldiğini savunur. Mekân ise, fiziksel varoluşun bir koşulu olarak, evren dışında bağımsız bir gerçekliğe sahip olmadığını, aksine tüm mekânın evrene bağlı olduğunu ileri sürer.
9. Hareket, Ruh ve Mekânın İşleyişi
İhvan, Evrensel Ruh'un, tüm hareketin sebebi olduğunu belirtir. Onlara göre, ruh, bir bedene dayatılan biçim aracılığıyla hareketi ortaya çıkarır; dinlenme ise bu biçimin yokluğudur. Hareketi, maddi bir faaliyet olarak değil, ruhani bir biçim olarak değerlendirirler. Bu bağlamda, hareketin farklı sınıflandırmaları; göklerin, yıldızların, gezegenlerin, kuyruklu yıldızların, meteorların, hava, rüzgar, deniz, akarsu, yağmur, yer içindeki depremler gibi doğal olayların ve yeryüzündeki bitki, ağaç, hayvan hareketlerinin hepsi, Evrensel Ruh'un tek etkeniyle açıklanır. Böylece, tüm bu farklı hareketlerin kaynağının tek bir etken olduğu, Doğa'nın birliğini ortaya koyar.
Ayrıca, İhvan, ruhun hareketlerini bedenlerin hareketlerine benzer şekilde sınıflandırır ve birbirleriyle ilişkilendirir. Örneğin, yeryüzünün içindeki hareketi, Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (aleyhisselam) önceki şeraf eylemlerinin feshiyle, gezegenlerin hareketini ise farklı peygamberlerin şeriatiyle kıyaslar.
10. Evrensel İnsan ve Varlık Zincirinin Nihai Noktası
İnsan, evrenin üç krallığı ile gökler arasındaki bağlantıyı kuran merkezî halkadır. Tüm varlık zinciri, Yaratıcı'dan başlayıp, Evrensel Akıl, Evrensel Ruh ve ardından maddi varlıkların çeşitli seviyelerine iner; nihayetinde, insan bu zincirin son halkası olarak ortaya çıkar. İnsan, içsel yönü sayesinde yaratılışın amacını yerine getiren ve Tanrı'ya geri dönüşü sağlayan varlıktır. Bu nedenle, insanın varoluşundaki "evrim" içe dönüktür; Tanrı, hayvanlardan sonra insanı yarattığı gibi, insan sonrası yeni bir varlık yaratmaz. Tüm varlıklar, son birleşim aşamasının gerçekleşmesi amacıyla yaratılmıştır; birleşim gerçekleştiğinde, başka bir biçimin yaratılmasına gerek kalmaz. İnsan, aynı zamanda yeryüzü çevresinde lütfun kanalıdır; çünkü mineraller, bitkiler ve hayvanlar, insan aracılığıyla kullanılmak üzere ona bağlıdır.
Risâil'in "İnsan ile Hayvanlar Arasındaki Çekişme" bölümünde, hayvanlar krallığının üyeleri, insanın acımasızlığına şikayet eder. Bu davada, insanın güzelliği, zekâsı, bilgisi, aklı, bilimi ve sanatı ne kadar övünse de, hayvanların erdemleri üstün gelir. Sonuç olarak, insanın hayvanlar krallığı üzerindeki hâkimiyetini haklı çıkaran tek unsur, insanların arasında yeryüzünde melek olan veya serubim niteliklerine sahip evliya ve bilge kişilerin bulunmasıdır.
11. Elementler, Mekân ve Hareketin Sembolizmi
İhvan'ın astronomisi, ortaçağ kozmologlarının genel görüşüne uygun olarak, yeryüzünü merkezde konumlandırır; Ay, Güneş ve gezegenler yeryüzünün etrafında döner. Satürn küresinin ötesinde, Durağan Yıldızlar Küresi ve en dış küre olarak Mahit yer alır. Elementler, Yunanca "stoiches" (destek, temel) kelimesinden türeyen "astugas" olarak adlandırılır; çünkü elementler, yeryüzü varlıklarının ortaya çıktığı temeldir. Ateş, hava, su ve toprak, dört temel element; bunlar, ısı, soğukluk, kuruluk ve nemlilik niteliklerinin ikişer ikişer birleşimidir. Elementler, mineraller, bitkiler ve hayvanlar krallığının bileşenleridir; Doğa, bu elementler üzerinde çeşitli şekillerde etki eder ve her krallığa ait ruh, belirli varlıkların ortaya çıkmasını sağlamak amacıyla Evrensel Ruh tarafından bu karışıma eklenir. Mekân, modern boşluk kavramından farklı olarak, İhvan için evrenin varlıklarının sınırını oluşturan, ancak evren dışı bağımsız bir gerçekliği olmayan, daima dolu olan bir kavramdır. Hareket meselesi de, Descartes'ın maddeden ayrı zihin anlayışından ziyade, ilahi canlılıkla bütünleşik ruhani bir etkinlik olarak ele alınır. Eski Yunan filozoflarının aksine, İhvan, hareketin mekanik nedenlerden ziyade, Evrensel Ruh'un canlılığının bir tezahürü olduğunu savunur.
12. Mikrokozmos – Makrokozmos Benzetmesi ve Büyük Varlık Zinciri
İhvan, şimdiye kadar açıklanan tüm prensipleri, mikrokozmos ve makrokozmos benzetmesi ile varlık zinciri şeklinde bütünleştirir. Bu iki kavram evrenseldir ve yalnızca Yunan, İslam veya Hristiyan kozmolojileriyle sınırlı kalmaz; Çin, Hindistan ve diğer uygarlıklarda da benzer karşılıkları vardır. Bu kavramsal boyutlar, güzellikleri ve derinlikleri sayesinde, ruhu Doğa'nın fiziksel yönlerinin ötesine taşıyabilir. Hem teoloji hem de kozmoloji alanına ait olan bu fikirler, evrenin birliğini ortaya koymada ve insan ile Doğa arasındaki içsel ilişkiyi göstermede merkezi bir bağlantı görevi görür.
Risâil'in neredeyse her bölümü, insan ile evren arasındaki benzetmeye referansla açıklanır. İhvan, şöyle der: "Ey kardeşim, bil ki evren ile kastedilen, yedi gök, yeryüzleri ve aralarındaki tüm yaratıklardır. Onu ayrıca büyük insan olarak da adlandırırlar; çünkü dünya, tüm kürelerinde tek bir bedene sahiptir, göklerin derecelenmesi, üreten elementleri ve onların üretimleri, Yaratıcının birliğini gösterir. Ayrıca, tüm bedenin etkisini yayan tek bir ruhun varlığı da gözlemlenir." Bu bağlamda, dünyanın biçimi ve bedeninin kompozisyonu, insan bedeninin anatomik olarak tanımlanmasına benzetilerek açıklanır; ayrıca, dünyanın ruhunun kalitesinin ve bu ruhun varlıklar üzerindeki etkilerinin nasıl işlediği ele alınır. 13. Evrensel İnsan ve Varlık Zincirinin Son Noktası İhvan, varlık zincirini, Tanrı'dan başlayıp, Evrensel Akıl, Evrensel Ruh ve nihayet maddi varlıkların çeşitli düzeylerine inen bir süreç olarak tanımlar. Bu zincir, evrendeki her varlığın, varoluş ve akıl özelliklerine göre konumlandığı sürekli bir hiyerarşidir. En yüksek gökten başlayarak, göksel kürelerden elementlere, oradan mineraller, bitkiler, hayvanlar ve nihayet insan varlığına kadar iner. İnsan, bu zincirin merkezinde yer alır; hem melek âlemiyle hem de hayvan âlemiyle bağlantılıdır. İhvan'a göre, bu hiyerarşinin her seviyesine ait nitelikler, insan düşüncesinin ötesinde, varoluşsal gerçekliklerdir.
14. Hülasa:
Evrensel Ruh'un ve Doğa'nın İşlevi İhvan, Evrensel Ruh'un evrendeki tüm hareketin sebebi olduğunu ve bu ruhun, bedene dayatılan biçim aracılığıyla hareketi ortaya çıkardığını vurgular. Evrensel Ruh, insan bedenine benzer şekilde, tüm varlıkların hareketini yönlendiren temel kaynaktır. İnsan ruhu, insan bedeninin hareketlerini yönettiği gibi, Evrensel Ruh da evrenin tüm hareketlerini belirler. Bu bağlamda, hareket maddi bir faaliyet olarak değil, ruhani bir biçim olarak görülür; hareket, ruhun aktif yaşamı sonucunda bedene kazandırılan biçimdir, dinlenme ise bu biçimin yokluğudur. İhvan, evrenin düzenini, tüm varlıkların birbirleriyle olan ilişkisini, elementler, mekân ve hareket kavramlarını; mikrokozmos-makrokozmos benzetmesi ve büyük varlık zinciriyle bir araya getirerek, evrenin birliğini ortaya koyar. Bu kozmik düzen, insanın varlığının nihai amacı olan, ruhani kurtuluş ve Yaratıcı'ya dönüş sürecinde merkezi bir yer tutar.