Bazı alimler ve cemaatler Türkiye’yi Dârü’l-Harp olarak nitelendirmiş. Peki Türkiye Dârü’l-Harp midir?

Ebu Hanife’ye göre bir beldenin Dârü’l-İslam’dan Dârü’l-Harb’e inkılâb etmesi için üç husus gereklidir;

1-İçinde küfür ahkamı yüzde yüz tahkim edilir.

2-Bütün sınırları Dârü’l-Harp olan ülkeler tarafından çevrilmiş olmalıdır.

3-İçinde müslümanların eskisi gibi emin olmaması gerekir.

Ebu Hanife’ye göre Türkiye Dârü’l-İslam’dır.

İmam Yusuf ve İmam Muhammed’e göre ise Dârü’l-İslam olan bir beldenin Dârü’l-Harb’e evrilmesi için içinde küfür ahkamının yüzde yüz tatbik edilmesi ve gayrimüslimlerin müslümanlar üzerinde galip olmuş olması gerekmektedir.

İmameyn’e göre de Türkiye Dârü’l-İslam’dır.

Şafii mezhebine göre bir memleket müslümanlar tarafından fethedilirse kıyamete kadar Dârü’l-İslam’dır.

Şafiilere göre de Türkiye Dârü’l-İslam’dır.

Maliki mezhebine göre Dârü’l-İslam düşman saldırılarından emin olunan yerdir.

Malikilere göre de Türkiye Dârü’l-İslam’dır.

Hanbelilere göre Dârü’l-İslam Kufe, Bağdat gibi müslümanlar tarafından imar edilen memleketler veya da Şam gibi fethedilen yerlerdir.
Hanbeliler bir kesinlik belirtmemişlerdir. Darü’l-Harb için belirttikleri ‘’küfür ahkamının yüzde yüz icrası’’ ifadesi ve Ahmed b. Hanbel’in ömrünü hapishanelerde geçirmesine rağmen ülkesine Dârü’l-Harp dememesi bizlere Hanbelilere göre de önemli olanın küfür ahkamının yüzde yüz icra edilip edilmemesi olduğunu belirtiyor.

Hanbelilere göre de Türkiye Dârü’l-İslam’dır.

Malikî ve Hanbelîlere göre Dârü’l-İslam’ın Dârü’l-Harb’e dönüşmesi için Dârü’l-İslam’ın sadece işgal edilmesi yeterli olmaz, gayrimüslimlerin hukukunun da yürürlüğe konulması lazımdır. Bir yerde İslam hükümlerinim birçoğunun yürürlükte olması  oranın Dârü’l-İslam olarak devam etmesi için yeterlidir. Böylece, bunların görüşleriyle Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’in görüşleri benzeşmektedir.

Üstad Bediüzzaman, Ömer Nasuhi Bilmen gibi günümüze yakın dönemde yaşayan Alimler de Türkiye’ye Dârü’l-İslam demiştir.

En iyisini Allah bilir.