Ben
Tekfir Nedir?
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla..
Tekfir; şirk veya küfür olan bir inanca sahip olan, şirk veya küfür olan bir ameli yapan bir kişinin kâfir olduğu, kâfirliğine hükmetmektir.
Tekfir Allah'ın mümin kullarıyla kâfir kullarının arasını ayırdığı bir çizgidir. İmanın ve küfrün çizgisini Allah belirlemiştir. Bu nedenle biz Allah'ın = imanına imana, küfür dediğine küfür demekle yükümlüyüz. Yine aynı şekilde küflenmek üzere yaşayana kâfir, şirk halinde yaşayana müşrik demekle yükümlüyüz.
Tekfir; Akide ve amelin bir parçasıdır. Bu nedenle tekfir her zaman tevhidle irtibatlı olarak Kuran'da anılır.
◾TEKFİR ALLAH'IN EMRİDİR:
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyuruyor:
قُلْ يَٓا اَيُّهَا الْكَافِرُونَۙ
De ki: “Ey Kâfirler!”
(109/Kâfirûn Suresi, 1)
لِقَوْمِهِمْ اِنَّا بُرَءٰٓؤُ۬ا مِنْكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِۘ كَفَاَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ يَزْعُمُونَ اَنَّهُمْ اٰمَنُوا بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ يُر۪يدُونَ اَنْ يَتَحَاكَمُٓوا اِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ اُمِرُٓوا اَنْ يَكْفُرُوا بِه۪ۜ وَيُر۪يدُ الشَّيْطَانُ اَنْ يُضِلَّهُمْ ضَلَالًا بَع۪يدًا
Sana indirilene ve senden önceki indirilenlere iman ettiği zannedenleri görmedin mi? Tekfir etmekle emrolundukları hâlde tağuta muhakeme olmak istiyorlar. Şeytan onları uzak bir saptırmayla saptırmak ister.
(4/Nîsa, 60)
Kuran'da Muhammed Nebi'ye örnek olarak sunulan İbrahim Nebi ve onunla birlikte olanların kavimlerine şöyle demişlerdir:
قَدْ كَانَتْ لَكُمْ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ ف۪ٓي اِبْرٰه۪يمَ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُۚ اِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ اِنَّا بُرَءٰٓؤُ۬ا مِنْكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِۘ كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةُ وَالْبَغْضَٓاءُ اَبَدًا حَتّٰى تُؤْمِنُوا بِاللّٰهِ وَحْدَهُٓ اِلَّا قَوْلَ اِبْرٰه۪يمَ لِاَب۪يهِ لَاَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ وَمَٓا اَمْلِكُ لَكَ مِنَ اللّٰهِ مِنْ شَيْءٍۜ رَبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَاِلَيْكَ اَنَبْنَا وَاِلَيْكَ الْمَص۪يرُ
Sizin için İbrahim'de ve onunla birlikte olanlarda güzel bir örnek vardır. Hani onlar, kavimlerine demişlerdi ki: “Biz, senden ve Allah'ın dışında ibadet ettiğinizden berîyiz/uzağız. Sizi tekfir ettik. Bizimle sizin aranızda, tek olan Allah'a iman edinceye kadar, ebedî bir düşmanlık ve ebedî bir akrabalık başlamıştır.”.
(60/Mümtehine, 4)
Tekfir; Allah'ın kullarından olmak istediği yerde bir eylemin adıdır. Tekfir; hem sahte ilahların ve batıl inançların reddidir, hem de sahte ilahlara kulluk eden, batıl inançlarla Allah'a şirk koşan müşriklerden evde bir şekilde berî olmak, uzak durmaktır.
◾ TEKFİR VE TEVHİD:
La ilahe illallah / Allah'tan başka ilah yoktur
İnsanın İslam'a girebilmesi için gerekli olan;
Allah'a şirk koşmadan, dini yalnızca Allah'a kılarak, tevhid üzere kulluk etmektir.
Tevhid ilkesinin esası; kişinin Allah'tan başka kendisine ibadet edilen tüm tağutları ve tağutlara kulluk edenleri tekfir etmesidir. Allah subhanehu ve teâlâ ayette şöyle buyurur:
فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللّٰهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰىۗ لَا انْفِصَامَ لَهَاۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ
Her kim tağutu tekfir eder ve Allah'a iman ederse kopmayan bir kulpa tutunmuş olur. Allah (işiten ve dualara icabet eden) Semi', (her şeyi bilen) Alîm'dir.
(2/Bakara, 256)
Bakara suresi 256. ayet esnekliği olarak aslında Mümtehine suresi 4. ayetle aynıdır çünkü ikisinde de sahte ilahların, tağutların tekfiri sözü vardır.
"La ilahe illallah / Allah'tan başka ilah yoktur" dediğimiz Kelime-i Tevhid de aslında ayetlerin özeti gibidir.
La ilahe illallah cümlesi 2 kısma bölünmüştür. ilk kısmı La ilahe'dir "ilah yoktur" manasına gelir. Bu kısım 2:256 ayetindeki tağutların, sahte ilahların tekfirini içermektedir.
İkinci kısımsa illallah'tır yani "Allah'tan başka.." bu ayrıntıları tevhidi ve Allah'a imanı içerir 2:256'da olduğu gibi..
Tekfir olmadan tevhid olmaz. Gerçek bir Müslüman tekfircidir. Gerçek bir Müslüman Allah'ın = vasıflarını belirtip tekfir ettiğini tekfir etmekten geri durmaz. Kuran iyice incelenip bakılırsa bize örneği sunulur bütün Nebi'ler tekfircidir.
◾Kuran'daki Tekfirci Adam ve Kıssası:
وَاضْرِبْ لَهُمْ مَثَلًا رَجُلَيْنِ جَعَلْنَا لِاَحَدِهِمَا جَنَّتَيْنِ مِنْ اَعْنَابٍ وَحَفَفْنَاهُمَا بِنَخْلٍ وَجَعَلْنَا بَيْنَهُمَا زَرْعًاۜ
bunların iki erkeğinin örneği ver. Onlardan birinin iki üzüm bahçesinde verdiği, bahçelerin çevresini hurmalarla çevirdik ve iki bahçe arasında da ekinler bitti.
(18/Kehf Suresi, 32)
كِلْتَا الْجَنَّتَيْنِ اٰتَتْ اُكُلَهَا وَلَمْ تَظْلِمْ مِنْهُ شَيْـًٔاۙ وَفَجَّرْنَا خِلَالَهُمَا نَهَرًاۙ
Ona iki bahçe de yemişlerini tam bir şekilde vermiş, hiçbir şeyi eksik bırakmamıştı. Ve bunların arasında bir nehir fışkırttık.
(18/Kehf Suresi, 33)
وَكَانَ لَهُ ثَمَرٌۚ فَقَالَ لِصَاحِبِه۪ وَهُوَ يُحَاوِرُهُٓ اَنَا۬ اَكْثَرُ مِنْكَ مَالًا وَاَعَزُّ نَفَرًا
Onun ayrıca malları da vardı. Arkadaşıyla birlikte şunları söyledi: “Benim malımdan daha fazla ve ben sayısı/nüfus olarak da senden daha güçlüyüm.”
(18/Kehf Suresi, 34)
وَدَخَلَ جَنَّتَهُ وَهُوَ ظَالِمٌ لِنَفْسِه۪ۚ قَالَ مَٓا اَظُنُّ اَنْ تَب۪يدَ هٰذِه۪ٓ اَبَدًاۙ
Nefsine zülmederek bahçesine girmiş ve: “Buranın ebediyen yokluk eğilimi.” dedi.
(18/Kehf Suresi, 35)
وَمَٓا اَظُنُّ السَّاعَةَ قَٓائِمَةًۙ وَلَئِنْ رُدِدْتُ اِلٰى رَبّ۪ي لَاَجِدَنَّ خَيْرًا مِنْهَا مُنْقَلَبًا
“Kıyametin kopacağını da zannetmiyorum. Şayet bedenime dolaşırlarsem, bundan daha cuma günü bir dönüş yerini bulacağım elbette.”
(18/Kehf Suresi, 36)
قَالَ لَهُ صَاحِبُهُ وَهُوَ يُحَاوِرُهُٓ اَكَفَرْتَ بِالَّذ۪ي خَلَقَكَ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ سَوّٰيكَ رَجُلًاۜ
Arkadaşı konuşurken şunları söyledi: “Yoksa seni topraktan, sonra bir damla meniden yaratan, sonra da tam bir adam hâline getireni inkâr mı ettin?”
(18/Kehf Suresi, 37)
Nasıl ki ben Hıristiyan'ım, Yahudi'yim, Ateist'im diyen biri İslam'a göre kâfir oluyorsa aynı şekilde İslam'ın aslından olan bir ilkeyi inkar edende kâfir olur.
Kişi Allah'ın hakkı olan yaratma sıfatını nasıl başka biri veremiyorsa -verirse hiç şüphesiz kâfir olur- emretme haklarını, yasa belirleme/teşri yapma sıfatını da başka birine veremez. Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyuruyor:
اَلَا لَهُ الْخَلْقُ وَالْاَمْرُۜ
Dikkat edin! Yaratmak ve emretmek O'na aittir.
(7/Araf, 54)
◾Sonuç:
Tekfir; dinin olmazsa olmazıdır. Tekfir; batıl ve batıl ehlinin reddidir. Tekfir; görülen bir şekilde yapılan eylemin adıdır. Tekfir; şirkten ve şirk koşulan tağutlardan beridir. Tekfir: şirk ehli olan müşriklerin yollarının batıl olarak kökeni ve müşriklerin sapkın inançlarından, amellerinden uzak durmaktır. Tekfir'i öğrenip uygulamadan hiç kimse Tevhid ehli bir Müslüman olamaz. Tekfir ve Tevhid birbirinden ayrılamaz. Okurlardan Kuran üzerinde daha detaylı bir araştırma yapmalarını istiyorum.
Not: (Yazı ilerleyen günlerde güncellenerek genişletilecektir. Öneri ve eleştirilerinizi yorumlarda belirtebilirsiniz.)
Sergen Aksu / 05.12.2023tninizi buraya girin...