Evrim teorisi, modern bilimsel düşüncenin en çok tartışılan alanlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Pek çok insanın zihninde, "Bilim mi, din mi?" gibi bir ikilem beliriyor. Fakat özellikle İslami literatüre ve tarihî arka plana bakıldığında, meselenin o kadar keskin ve siyah-beyaz olmadığını görüyoruz. Hem Kur'an'da yer alan bazı anlatıların esnekliği hem de İslam dünyasında evrimsel fikirlere benzer görüşlerin varlığı, bize "Evrim ile İslam arasında mutlak bir çatışma bulunmayabilir," dedirtiyor. Bu yazıda, İslam'da evrim konusuna tarihsel yaklaşımlardan Kur'an ayetlerine, oradan da modern bilimsel veriler ışığında yapılan yorumlara uzanan geniş bir perspektifle göz atacağız.
1. TARİHÎ BAKIŞ: İSLAM DÜNYASINDA EVRİMSEL FİKİRLERÖncelikle, "İslam dünyasında evrimsel fikirlere hiç rastlanmaz" düşüncesinin pek de doğru olmadığını söylemek lazım. Çünkü 8. yüzyıldan itibaren çeşitli Müslüman âlimler ve düşünürler, canlıların zamanla değişebileceğini, çevreye uyum sağlayabileceğini, hatta "hayatın aşamalar hâlinde ilerlediğini" ima eden görüşler ileri sürmüşlerdir.
- El-Câhız (8. yüzyıl): Kitâbu'l-Hayevân adlı eserinde, hayvanların hayatta kalmak için rekabet ettiğini, besin zincirlerinin türlerin yaşam mücadelesinde etkili olduğunu ve hatta canlıların yeni özellikler kazanarak değişebileceğini anlatır. Bu anlatılar, doğal seçilime benzer bir bakış açısını hayli andırır.
- İbn Haldun (14. yüzyıl): Ünlü tarihçi ve düşünür, doğada kademeli bir yaratılış olduğunu ve hayvan türlerinin farklı çevre koşullarında şekillenebileceğini ima eder(bir zenci akdenize yerleşse pasajı) Hatta insanın hayvanlardan gelmiş olabileceği ihtimalini dahi dile getirdiği pasajlar vardır (canlılar tasnifi bölümünden bunu yorabiliyoruz. direkt hayvandan geçme değil tasnif şemasında yakınlık itibarıyla) "Yaratılış dünyasına bir göz atmak gerekir. Minerallerden başlayıp ustaca kademeli olarak bitkilere ve hayvanlara evrildi. Minerallerin son evresi, otlar ve tohumsuz bitkiler gibi bitkilerin ilk evresiyle bağlantılıdır. Bitkilerin, örneğin palmiyeler ve sarmaşıkların son evresi, salyangozlar ve kabuklular gibi hayvanların ilk evresiyle bağlantılıdır. Hayvan dünyası genişler, türleri çoğalır ve yaratılışın kademeli sürecinde sonunda insana yol açar." Böylece, insanın hayvanlardan ve ilk olarak cansız maddeden geldiğini görüyoruz. Hatta insanların maymunlar dünyasından geldiği olasılığından bile bahsedilir. Müslüman tarihçilerden biri, herkesin kabul edeceği üzere, Müslümandır; kimse onun Müslüman olmadığını iddia etmez; fakat o, evrim teorisine çok benzeyen fikirlere inanır
- Mevlana Celâleddîn-i Rûmî (13. yüzyıl): Mevlana da evrim fikrini ele almış; evrim fikrini alıp bunun aracılığıyla ruhani bir mesaj vermeye çalışmıştır. Böylece, bu fikrin ne kadar popüler olduğunu görürüz; hatta bir mutasavvıf bile bu fikri bilirmiş. Bu, İbn haldun'un iddiasına da çok benzer; zira Mevlana, İbn haldun'dan iki asır önceden, insanların hayvanlardan, hayvanların da bitkilerden geldiği olasılığından bahseder
Darwin'den sonraki dönemde, 1880'lerde, bazı Müslüman düşünürlerin evrim teorisini doğrudan kabul ettiğini görüyoruz. Onlar bundan çok memnundur. Ahmet Mithat Efendi, bir Osmanlı entelektüeli olarak, Darwin'in bazı eserlerini doğrudan Osmanlı Türkçesine çevirmiştir ve bunun Kur'an ile uyumlu olduğunu, hatta Kur'an'ın bazı ayetlerini daha iyi anlamamıza yardımcı olduğunu iddia etmiştir. Listedeki diğer düşünürlerden farklı olarak, İsmail Fenn Ertuğrul evrim teorisine inanmaz; onu eleştirir fakat yine de Darwin'in savunduğu fikirlerle İslam'ın uyumlu olduğunu vurgular. Katılmasak da, Kur'an evrimi kabul etmede hiçbir sakınca görmez; o, evrimi kabul eder ve bunu Kur'an'ı analiz ederek göstermeye çalışır. Böylece Müslüman entelektüellerin Darwin'in fikirlerine tepki göstermediklerini, aksine kabul etmekten mutluluk duyduklarını görüyoruz. Bazıları, örneğin Ahmet Mithat Efendi, benzer fikirlere inanan bir Müslüman geleneğin de varlığının farkındadır.
Bu örnekler, "Darwin'den çok önce de İslam kültüründe aşamalı veya evrimsi düşünceler mevcuttu" demek için önemli. Dolayısıyla, "Evrim teorisi kesinlikle İslam'a aykırı" gibi bir cümle kurmak, İslami düşünce tarihini göz ardı etmek olur.
2. KUR'AN'DA "YARATILIŞ" DİLİ: ESNEKLİK VE YORUM ALANLARI
Elbette Müslümanlar açısından ana kaynak, Kur'an-ı Kerim ve hadislerdir. Buralarda geçen bazı anlatıların, evrimle nasıl bağdaştırılabileceği veya bağdaştırılamayacağı en büyük tartışmayı doğuruyor. Özellikle Hz. Adem'in yaratılışı kritik bir örnek.
2.1. Topraktan YaratılmakKur'an'da, insanın "topraktan yaratıldığı" vurgusu, sadece Hz. Adem'e özgü bir ifade değil. Çeşitli ayetlerde, bütün insanların aslında çamurdan veya topraktan geldiği, daha sonra anne karnında nutfe (sperm-yumurta birleşimi) aşamasından geçtikleri anlatılır. Buradan hareketle bazı klasik anlatımlarda, "Allah çamurdan bir heykel yapar gibi insan şekillendirdi" yorumu yapılsa da, Kur'an'ın bütünsel diline bakıldığında bu ifadenin, "Yaratılışınızın ham maddesi topraktır" şeklinde de anlaşılabileceği öne sürülebilir. Aslında besinlerimiz, hayvanların beslendiği otlar vb. eninde sonunda toprağa dayanır. Modern evrim bakış açısıyla, "Evet, bedeni oluşturan elementler topraktan gelir, cansız maddeden canlı maddeler zamanla oluşur," diyen bir uzlaşı gayet mümkün görünüyor.
2.2. "Ol deyince olur" (Kun feyekûn)Kur'an'da sık geçen "Ol" ifadesi, Allah'ın mutlak iradesini ve kudretini anlatmak içindir. Bu, "Ani ve sebepsiz bir yaratma vardır, doğa yasaları yoktur" anlamına gelmek zorunda değildir. Mesela Hz. İsa'nın yaratılışı için de "Ol" ifadesi geçer; ancak Meryem'in hamile kalması ve dokuz aylık bir süreç yaşaması, doğal bir süreç sayılır. Dolayısıyla, "Ol deyince olur" ifadesi, evrimsel süreç dahil olmak üzere, "Allah'ın dilediğini, dilediği gibi ve dilediği sebeplerle yapabilir" şeklinde okunabilir.
2.3. Hz. Adem İlk İnsan mı, İlk Peygamber mi?İslam âlimleri arasında, "Adem ilk biyolojik insan mıdır?" sorusu farklı cevaplar almıştır. Kimisi, "Evet, bütün insanlığın atasıdır" der, kimisi ise "Belki Adem ilk sorumlu varlıktı, diğer insan benzeri canlılardan seçildi, yani ilk peygamberdi" şeklinde yorumlar. Kur'an'da "Allah Adem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini seçti" (Âl-i İmrân 33) şeklindeki ayet, "Adem de bir grup içinden seçilmiş olabilir" diyenleri destekler. Eğer bu yorum kabul edilirse, evrimsel bir bakış açısı ile Adem'in peygamber olması arasında doğrudan bir çatışma olmadığı söylenebilir.
2.4. Cennet Meselesi ve "İnmek"Geleneksel anlatıda, "Adem gökte yaratıldı, sonra yasak meyveyi yedi, dünyaya indi" yorumu yerleşmiştir. Oysa Arapçada "cennet" kelimesi "bahçe" anlamına da gelebilir; "inmek" fiili de mutlaka gökten yere olmak zorunda değildir. Kur'an'daki kullanım örneklerinde, bir yerden başka bir yere göç etmeye de "inmek" denir. Bu da, "Adem aslında yeryüzünde bir bahçedeydi, oradan ayrıldı" şeklindeki yoruma kapı aralar. Böylece "Gökte mi, yerde mi?" sorusu, evrim teorisiyle uzlaşma noktasında esnek bir alan sunar.
3. EVRİM TEORİSİNİN ANA İDDİALARI: İSLAM'LA GERÇEKTEN ÇATIŞIYOR MU?Evrim teorisini kısaca, "Türlerin zaman içinde değişmesi, ortak atadan türemesi ve doğal seçilimle yönlendiği" şeklinde özetleyebiliriz. Bunu biraz daha açalım ve her bir başlığın İslam'la ilişkisine göz atalım.
3.1. Türlerin Zamanla Değişimi (Mikroevrim)Laboratuvar deneyleriyle, mesela bakterilerin antibiyotiğe direnç kazanması, evrimin "küçük ölçekli" bir örneğini oluşturur. Yapay seçilim ile köpek ırklarının çoğaltılması da hakeza. Bu noktada, "Kur'an'da türlerin sabit kaldığı" türünden kesin bir ifade yok. Esasen, klasik dönem Müslüman âlimleri de canlıların zamanla değişebileceği, çevreye uyum sağlayabileceği düşüncesine çoğunlukla itiraz etmemiştir.
3.2. Makroevrim (Yeni Tür Oluşumu) ve Ortak AtaDaha büyük tartışma, "Bir tür, bambaşka bir türe dönüşür mü?" sorusuyla ilgilidir. Genetik bulgular, fosil kayıtları ve biyocoğrafya çalışmaları, tüm canlıların (insan dahil) tek bir ortak atadan gelmiş olma fikrini destekliyor. Peki insan, maymunla akraba mı? Biyolojik anlamda, "Evet, 6-7 milyon yıl önce ortak bir atasal popülasyon vardı," diyor bilim. Kur'an bu noktada, "Hayır, asla akraba olamazlar" diye açıkça ifade etmiş değil. Geleneksel "Adem'den başka bir insan yoktu" görüşü, ayetlerin hangi çerçevede yorumlanacağına bağlı. Eğer âyetlerin "Adem bir topluluktan seçilmişti, ona peygamberlik verildi" şeklindeki yaklaşım kabul edilirse, insanın diğer canlılarla ortak bir geçmişi olması teolojik bir sorun hâline gelmiyor.
3.3. Doğal Seçilim ve MutasyonDarwin, evrimin en güçlü mekanizmasının doğal seçilim olduğunu söylüyordu, ama "mutasyon" kavramı henüz keşfedilmemişti. Bugünkü "neo-Darwinizm", doğal seçilim + mutasyon + genetik sürüklenme gibi mekanizmalarla evrimi açıklıyor. Özellikle "mutasyonlar rastgeledir" ifadesi, "Allah olamaz" anlamına gelmez. "Rastgele", bilimin kendi jargonunda, "Organizmanın ihtiyacına göre yönlendirilen bir mekanizma yok, kimyasal veya radyasyon kaynaklı hatalar var" demektir. İslam düşüncesinde, Allah'ın doğa yasalarını yaratıp bunlar aracılığıyla iş gördüğü fikri yaygındır. Dolayısıyla, rastgelelik bilimsel olarak gayet olağan ve dinî olarak da engelleyici bir durum değil.
4. "TERMODİNAMİĞİN 2. YASASI EVRİMLE ÇELİŞİR Mİ?" SORUNSALISıkça tekrarlanan iddialardan biri, "Entropi sürekli artıyor, nasıl oluyor da canlılar karmaşıklaşıyor?" şeklindedir. Fakat termodinamiğin ikinci yasası, kapalı sistemlerde entropinin arttığını söyler. Dünya ise güneşten enerji alan ve dış etkilere açık bir sistem. Kaldı ki lokal düzende bir artış olması, toplam entropi artışı kuralını ihlâl etmez. Hayli uzun bir süreçte, dışarıdan gelen enerjiyle, basitten karmaşığa doğru biyolojik yapıların gelişmesi mümkün olabilir. Yani fizikçilerin büyük çoğunluğu açısından, termodinamik yasaları evrimle çelişmez.
5. İSLAM BİLİM TARİHİNDEN MODERN ÇAĞA: UZLAŞI ÖRNEKLERİDarwin sonrası dönemde de, bazı Osmanlı entelektüelleri evrim teorisini doğrudan benimsemiş, hatta Kur'an'la uyumlu bulmuştur. Örneğin Ahmet Mithat Efendi, Darwin'in eserlerini Osmanlı Türkçesine kazandırmış; "Kur'an'ın aslında evrimi çürütecek bir tarafı yok, bilakis bazı ayetler evrimci bir yaratılış fikrini düşündürüyor" mealinde yorumlar yapmıştır. Buna karşı çıkanlar da olmuş, fakat çok sert bir "bu tamamen din dışıdır" tutumunun her zaman geçerli olmadığını görebiliriz.
Böyle bakınca, günümüzde de bir Müslüman bilim insanının "Ben evrime inanıyorum, genetik veriler ortada, Kur'an'ı da evrimle uyuşuyor şekilde yorumluyorum" demesi, tarihsel açıdan şaşırtıcı değildir. Aynı şekilde, "Hayır, ben söz konusu ayetleri literal yorumluyorum ve evrimi kabul etmiyorum" diyen de olabilir. İslam dünyasında bu tür ihtilaflar, tarih boyunca süregelmiştir.
6. "Hem Müslüman Hem Darwinci Olunmaz" DEMEK MÜMKÜN MÜ?Bu noktada esas soru şu: "Bir Müslüman, Darwinci olabilir mi?" Daha açık bir ifadeyle, "Mutasyon ve doğal seçilimle türlerin ortak atadan geldiğini savunan Darwinci paradigma ile Kur'an arasında kaçınılmaz bir çatışma var mıdır?" Yukarıda özetlediğimiz tarihî ve tefsirî örnekler, büyük ölçüde "Zorunlu bir çatışma yok" cevabını işaret ediyor.
- Kur'an'da 'ikincil sebepler': Allah'ın yağmuru yağdırması, bulutların oluşması, gemilerin yapılması gibi gündelik olaylar bile "Allah'ın işi" olarak anlatılır. Ama biz fiiliyatta hava olaylarını fizik yasalarıyla, gemi inşasını insan emeğiyle açıklıyoruz. Bu, "Allah devre dışı" demek değil; Allah, işini ikincil sebeplerle görüyor. Canlıların zaman içinde mutasyonlar ve doğal seçilimle şekillenmesi de benzer bir 'sebepler zinciri' olarak yorumlanabilir.
- "Adem çamurdan yaratıldı" veya "Evren 6 günde yaratıldı" gibi ifadeler, derin tefsirlerde çoğunlukla mecazi ya da çok katmanlı anlaşılır. "6 gün"ün "6 dönem" olabileceği, "toprak" ifadesinin aslında yaratılış maddesini vurguladığı gibi geniş yorum seçenekleri mevcuttur.
Sonuçta, "Adem her şeyin başıdır, başkası yok" diyen bir yorumun varlığı kadar, "Adem ilk peygamberdi, diğer popülasyonlar içinden seçildi, böylece evrimsel süreçte sorumluluk bilincine sahip ilk insan topluluğu oldular" diyenler de var. Kimine göre bu yaklaşımlar fazla modernist veya spekülatif, kimine göre ise Kur'an'ın manasını derinleştiren ufuk açıcı yorumlar. Hangisi benimsenirse benimsensin, uzlaşma ihtimalini sıfır saymak zordur.
7. DEİZM, EVRİM VE İSLAM: SON DOKUNUŞBir başka gündemdeki konu, "Evrim doğruysa Tanrı evreni kendi hâline bırakmıştır, o hâlde deizm haklıdır," savıdır. Fakat deizm, Tanrı'nın evrene müdahale etmediğini öne sürer; evrim ise doğal süreçlerin işleyişinden söz eder. Aslında, "Allah, doğa yasalarını var etti ve o yasalara uygun olarak evreni yönetiyor" demek, İslami düşüncede gayet meşru bir görüştür ve bu teistik çerçevenin deizme kaydığını göstermez. "Tanrı müdahale etmiyor" fikri, bilimsel bir iddiadan çok, felsefi bir tercihtir. Oysa İslam'da, Allah'ın evrene her an hâkim olduğu, ama genelde doğa yasaları üzerinden hükmünü icra ettiği vurgulanır. Dolayısıyla, evrim teorisini kabul eden Müslüman otomatikman deist olmaz. Deizm, "vahyî dinleri" topyekûn reddetmeyi de içerir. Bir mümin "Evrim mekanizmasını kabul ediyorum, Kur'an'ın da bunu dışlamadığını düşünüyorum," dediğinde, hâlâ vahyi merkeze almayı sürdürebilir.
8. GENİŞ BİR DEĞERLENDİRME: BİLİMSEL VE DİNÎ PENCERELER- Bilimsel açı: Evrim teorisi, gözlemsel veriler (fosil kayıtları, genetik benzerlikler, türleşme örnekleri) ve deneysel çalışmalarla desteklenmektedir. Henüz bu teoriye dişe dokunur bir alternatif, bilim camiasında ciddi kabul görmemiştir. "Termodinamik 2. yasası" veya "teori-yasa ayrımı" gibi argümanlarınsa geçerli olmadığı, bilim felsefesi ve fiziksel verilerle açıkça ortadadır.
- Dinî açı: Kur'an'da "Evrim yoktur" diye net bir ibare bulunmaz; adem kıssası dahil, çoğu anlatım, tefsirlerde farklı yorumlara elverişlidir. İslami düşünce tarihi de, belirli bir "aşamalı ve kademeli yaratılış" fikrine yabancı olmadığını gösteriyor. Öyleyse, İslam ile evrimin "asla uzlaşamaz" dedirtecek bir gerekçe güçleşiyor.
- Müslüman-Darwinci kimlik: Bir Müslümanın Darwinci olması, hem Kur'an'ı hem de bilimin sunduğu mekanizmaları ciddiye almak demek olabilir. Bu, "Adem"i yok saymayı veya vahyi reddetmeyi zorunlu kılmaz; Hz. Adem'in nasıl konumlandırılacağı, "ilk insan mı, ilk sorumluluk sahibi varlık mı" gibi tefsir meselesine dayanır. Tarihî örnekler, bunun gayet mümkün olduğunu ortaya koyar.
Evrim teorisi, "Gözleme dayalı güçlü bir bilimsel kuram" olarak yoluna devam ediyor. Günümüzde canlı çeşitliliğini açıklarken, doğal seçilim, mutasyon, genetik sürüklenme gibi mekanizmalara başvuruyor. İslam'ın merkezî kitabı Kur'an'da ise, insanın yaratılışı ve âlemin oluşumuyla ilgili anlatımlar, tekdüze bir tarih veya biyoloji dersi şeklinde değil; daha çok manevî, ahlaki veya ontolojik mesajlar içeren bir üslupla karşımıza çıkıyor.
Burada asıl önem taşıyan, Kur'an ayetlerinin yorum alanı genişliğini göz önüne alıp, modern bilimin verilerine kulak vermek. Tarihî örnekler, "aşamalı yaratılış" düşüncesinin İslam coğrafyasında çok da yabancı olmadığını gösteriyor. Çağdaş tefsirciler de genelde, Allah'ın doğa yasalarını işletmesini yadırgamadığından, "Evrim, İslami öğretiyi çürütür" gibi keskin bir iddia, vakıaya pek uygun düşmüyor.
Netice itibarıyla, "Bir Müslüman evrim teorisine inanabilir mi?" sorusu, cevabı "evet" de "hayır" da olabilecek, kişinin tefsir yöntemi, dinî yaklaşımı ve bilimsel perspektifiyle yakından ilişkili. Ama "İslam evrimle asla uzlaşmaz" önermesi, hem tarihî hem de tefsirî açıdan fazlasıyla indirgemeci duruyor. Dolayısıyla, evrim + İslam diyalogunu derinleştirmek, bilimsel bulguları inanç zemininde okumak isteyenlere büyük fırsatlar sunuyor. Bu da, "bilim-din çatışması" diye ezberlediğimiz tablonun, aslında keşfedeceğimiz daha geniş bir manzaraya sahip olduğunu gösteriyor.